15 49.0138 8.38624 arrow 0 none 0 4000 0 horizontal https://koraysaridogan.com 300 0 1
theme-sticky-logo-alt

Kadran Kadraj Hakkında

Kadran Kadraj hakkında ilk fikir bir öyküden doğmuştu. 2011’de, KalemKahveKlavye henüz bir “webzine” iken, ikinci sayının konusunu “Eve Dönüş” olarak belirlemiştik ve benden de “Kadran ve Kadraj” adında bir öykü çıkmıştı. Şöyle başlıyordu:

“Aslında gidenlere değil; geçip bitenlere üzülüyoruz” dedi.
“O yüzden mi huzur kaçıyor bizden?” diye sordu ötekisi… Tek kaşını kaldırıp şöyle söyledi diğeri:
“Huzur” dedi, “Evindir, dostum. Dünyaya kapılarını kapatabildiğin yer.”
“Bir evim yok” diye karşıladı; “Ne demek istediğini bilemem. Ne kadar istesem de dünyaya kapımı kapatamam…”

Biri saatçi bir adam, biri fotoğrafçı bir kadın; iki kahramanın ilk kez kendilerini gösterdiği Kadran ve Kadraj öyküsü, o zaman sadece, içinde “ev” ile ilgili şarkıların geçtiği sıradan bir öyküydü. Aradan geçen zamanda, bir şekilde kendimi metnin karşısında edilgen kılabildiğim bir süreçte, uzun olacağı başından neredeyse hiç belli olmayan bir romanın kahramanları oldular; saatçi Kalender ve fotoğrafçı Kumru… Yan yana gelişleri öyle bütünlük sahibiydi ki aradaki “ve” bağlacını kaldırmak zorunda hissettim.

Bir şeyi anlamak için önce onu reddetmeyi deneyenler ile anlamadan kanıksayanların mücadelesi var yeryüzünde. Bir arada yaşamak ile birbirlerini yok etmek arasında asırlar geçiyor. Kadran Kadraj’da anlatılan da bunun bir uzantısı: Anlamak hastalığını iyileştirmek için ruhunu dahi satabilenler ile anlamak yerine sezmeyi seçenlerin mücadelesi… Yine de kahramanların birçoğunun mücadelesi döne dolaşa kendilerine dönüyor ister istemez. Gerçek hayattaki gibi… 

Kadran Kadraj; zaman ve gerçeklik saplantısını anlatıyor. Ne çocukken ne yetişkinken içine fırlatıldığı bu boyutu kanıksayabilen, bir perdenin düşüp arkasından başka başka gerçekliklerin görüneceği bir zamanı beklerken dünyaya salmak istediği kökleri gittikçe zayıflayanların anlayabileceği yahut sezebileceği türden saplantılar…

Olan biteni anlamak için önce reddetmeyi deneyen kahramanları gibi romanın kendisi de önce maddeyi, maddesel dünyada olan bitenleri gösterdikten sonra, ikinci yarı itibariyle maddeye dair her şey eriyip, silikleşip maddenin ötesine karışıyor. Yeryüzünün en zeki canlısı olduğuna fazlasıyla inandırılmış, bu yüzden de her şeyi “gerçek ve anlamlı” bir pencereden görmek isteyenlerin bolca küfür edecekleri bir hikâyenin içinde…

Bu yüzden işte; “Kalp defalarca genişleyip daralabilir. Aynı kişiye sevgi ve nefreti tekrar tekrar duyabilir. Oysa zihin genişlerse, daralmaz” deniyor romanda. Genişleyen zihinler ile tek bir kası bile çalıştırılmamış akılların savaşı da Kadran Kadraj’ın omurgalarını oluşturan kısmı oldu. Yeryüzünün en eski savaşı olan bilgi ve cehalet arasındaki kadim mücadelenin görünen ve görünmeyen kahramanları da bu yüzden romanda yerini aldı.

“Her şeyin buradan sonra başladığına seni kim ikna edebilir,” diye başlıyor roman. İkna olmanın büyük bir yalan olduğunu bilmeyenlere bunun imkânsızlığını anlatmak; ama yine de akıl düşünmeye devam ettikçe bundan sonrasının hâlâ ve her zaman söz konusu olabileceğini fısıldamak için.

Hayal ile hakikat arasındaki tercihinizi birinden yana yapmak yerine ikisini birbirine ulamaksa içinizden geçen; aynı yerdeyiz.

0 Yorum

Bir cevap yaz