Biyografi

Kitaplar

Medya

Blog

İletişim

Facebook Instagram Twitter Youtube
biyografi
tüm kitaplar
medya
3k portal
blog
iletişim
biyografi
tüm kitaplar
medya
kadran kadraj
yeraltı kütüphanesi
Facebook Instagram Twitter Youtube Envelope
kaosun kalbi
3k portal
kuzgun
blog
iletişim

koraysaridogan

"İçini Kaz, Kendini Göm"
@kalemkahveklavye | @coskunaral

Yazdıklarımı ilk kez tiyatro sahnesinde izlerken k Yazdıklarımı ilk kez tiyatro sahnesinde izlerken kendimden başka bir şey düşünmem sanıyordum ama Çağla’yla duyduğum gurur her şeye üstün geldi.
Kendime dair heyecanım kafamın içindeydi, Çağla’yı izlerken ekibe kalbim de katıldı. Ne şenlik ama! ♥️🎭
🍂 2025 Ekim’i Kasım’a bağlayan günlerde kayda geçe 🍂 2025 Ekim’i Kasım’a bağlayan günlerde kayda geçen bazı tespitler:

·Annemle babamın diğer oğlu, Ankara’nın en güzel yanının İstanbul’a dönüşü olduğuna dair benimle ve Yahya Kemal’le hemfikir. İstanbul’dan Alanya’ya dönüşle ilgili fikir belirtmek istemiyoruz.
·Kardeşim iyi bir çocuk. 
·İstanbul’a temelli dönme fikri, yakın ve orta vadede beklenen koşullar gerçekleştiğinde şehirde ikinci bir ev açmak şeklinde revize edildi.
·Ülkede toplam iki Sarıdoğan ailesi tespit etmiştik. “Sarıdugan” aklımıza hiç gelmemişti. Şaşkınız. Tabii bunun hiçbir anlamı yok.
·İstanbul’a geldiğimde Alanya’daki karın şişliğim anında geçiyor ama bu sefer de alkolden ve yorgunluktan yüzüm şişiyor.
·Dolmabahçe Sarayı’nın haremi çok erken kapatılıyor.
.Moda’daki Krispy Kreme neden mühürlenmiş?
.Bir huzur alanı olarak Ses Tiyatrosu…
·Bir yıl içinde Kadıköy Belfast 2’de geçirdiğim zamanın, Alanya’daki tüm barlarda geçirdiğim zamandan daha fazla olması hâlâ geçerliliğini koruyor.
·Her köşede yazdım. Bir hikâyeyi, başına geçtiğin her an ne yazacağını bildiğin bir kıvama getirmek güzel.
·Bir gece iki farklı sokakta iki farklı grubun yanından geçtikten sonra arkamdan geliyorlar mı diye baktım ki bu ilk. 
·Bir gece “Belki de arkadaşlarımın hayatında sandığım kadar yokumdur” gibi bir düşünce yoklaması geçti. Uzun sürmedi.
·Alanya’ya gelir gelmez saçlarımı kestim. Berberleri hayatımdan çıkarışımın üçüncü yılı kutlu olsun. 

Bu bilgiler ışığında:
·Kargo: “Çünkü çok güzel, çok çok çok güzel, yalnız dolaşmak.”
·Yavuz Çetin: “Arkadaşlar hep sıkıntılı, dostluklar donmuş.”
·Attilâ İlhan: “Bu şehir o eski İstanbul mudur?”
·Teoman: “Çok güzel hâlâ, İstanbul’da sonbahar.”
·Bruce Dickinson: “You need a change of heart”
Özeti şu aslında: Yazmak senin için, kimsenin okum Özeti şu aslında: Yazmak senin için, kimsenin okumayacağını, asla yayınlanmayacağını bilsen de devam etmeyi isteyecek kadar hayati bir yerde mi?

Zamanı ve kafayı toparlayıp da Youtube işlerine dönebilirsem daha derli toplu, daha iyi ses ve görüntüyle anlatacağım bunları.

Geçtiğimiz hafta @kirmizikalemedebiyat’ta verdiğim Kurmaca101 dersinde bahsi geçti. 

Ekranın bir köşesindeki Koray’ı göstermek için %1000 oranında büyütülmüş bu pejmürde kayıt, önizleme sayılsın.❤️
.
.
.
.
.
.
#yazmak #yazarlık #yazar #yazarlar #yaratıcıyazarlık #yazı #yazıyorum #yaratıcılık #kalem #kahve #klavye
İsmiyle müsemma, kurmacanın temel unsurlarına odak İsmiyle müsemma, kurmacanın temel unsurlarına odaklanıyoruz ama sinemadan tiyatroya, mitlerden psikanalize geniş bir disiplinlerarası bakışla özgün bir müfredat üzerinden gidiyoruz. 

Mesela karakteri yaratıp derinleştirirken Jung’un psişe kuramından yardım alıyoruz ve sadece karakteri değil yazarın kendisiyle ve kahramanlarıyla ilişkisine odaklanıyoruz. 

Veya bir roman yazarken kaybolduğumuz, tıkandığımız, yeni yollar aradığımız sırada sinopsisin, tretmanın, tiyatro ve senaryo matematiğinin bize ne gibi yollar açabileceğini öğreniyoruz. 

Kurmaca101’in yeni dönemi bu hafta Kırmızı Kalem Edebiyat çatısı altında başlıyor. Ders içerikleri ve kayıt için gerekli iletişim bilgileri görsellerde. Görüşmek üzere…

#yaratıcıyazarlık #yazmak #yazarlık #yazarlar
Sevgili Koray, Bugün 7 Ekim 2025. Bugün ikimiz iç Sevgili Koray,
Bugün 7 Ekim 2025.

Bugün ikimiz için bir güzellik yaptım: kendi paranla aldığın o ilk kaseti tekrar aldım.
Muhtemelen senin birkaç haftalık harçlığından çok daha pahalıya mal oldu ama olsun, buna Yeni Türkiye diyoruz. 

Ertesi sabah okul vardı, Maksimum Rock gece 11’de başlıyordu.
Kurban’ı duyduğun gece uykun kaçtı.
İyi ki “Yalan Dostum”u kasete kaydettin; bir daha bulması zordu.

İlk klipte bungee-jumping yapan elemanların hepsini sevdin ama en çok Deniz’i, uzun saçlarından olmalı.
Kartonetteki “kurban.com” internette gireceğin ilk site olacak.
Konserlerine gitmeyi hayal ediyorsun ama onlar kasabaya gelmez, sen de küçüksün.

Kasabadan gitmeyi bu günlerde hayal etmeye başlayacaksın.

Birkaç şahane albüm daha yapacaklar ama sen konserlerine yetişene kadar #Kurban dağılacak maalesef.
Saçlarını uzatacaksın —Deniz gibi.
Kasabayı terk edeceksin.
Yazdığından fazlasını yazacaksın, işin yazmak olacak.
Hayal ettiklerinden fazlasını göreceksin.

Bana gelince…
Kızacaksın ama kaçtığın kasabaya geri döndüm —neden bilmiyorum.
Hâlâ sonradan geliyor aklım başıma.
Soğuğu, yalnızlığı, edebiyatı ve müziği hâlâ seviyorum; odasında büyüyen çocuklar böyledir, malum.

Birkaç güne “Kedi k*siyorlar” diye siyahlı çocukları toplayacaklar, herkes histerik olacak sizin orada, 1999’da —ama günaşırı kedi köpek kadın çocuk kesenlere artık pek bir şey yapmıyorlar bizim burada.
“Düşmüyor yakamdan, ne çektim bu adamdan” derken yirmi sene geçti —anlatmayayım, sürprizi kaçmasın.

Saçlarım uzun değil artık.
Kurban yeniden bir araya gelmeyecek, yani konser falan yok.
Yirmi altı yıl sonra senden ne kadar farklıyım bilmiyorum.
Yine kasabadayım, yazıyorum ve yine gitmeyi düşünüyorum.

Bir de Kurban konseri olsa, hepsini çözerim gibi geliyor.

Sana da dinlediğin müzikler, giydiğin tişörtler, yapmayı sevdiğin şeyler için “satanist, deli, tuhaf” falan diyecekler ama siktir et, onlar anlamaz. Hiç anlamayacaklar.

Ben seni anlıyorum.
38 yaşımda, 12 yaşındaki Koray’ı anlamak için yaşıyorum.
Gereğini yapacağım.
“Can mı can, kurban mı kurban…”
Gözlüklerim artık siyah, saçlarım jölesiz. Şehnaz Gözlüklerim artık siyah, saçlarım jölesiz. 
Şehnaz Hoca ilk benim hayatımı değiştirdi, sonra yüzlercesinin -ama en çok benim. Emekli olduğu şu günlerde mesleğin ilk günlerindeki gibi görünüyor. Darısı başıma… 
Osman’la aynı kasabadayız, pek görüşmüyoruz, kimseyle pek görüşmüyorum. Kaçtığım kasabaya yıllar sonra geri döndüm, döneli on yıl oldu ve bunun hayırlarıyla şerleri biteviye mücadele ediyor. 
Çocukluğumda olduğu gibi, hâlâ yeterince buralı değilim. Hâlâ yeterince hiçbir yerli değilim. Nereye gömüleceğimi artık pek düşünmüyorum, nefesimi nerelerde alacağıma bakıyorum daha çok. Gömülürken orada olacağıma eskisi kadar inanmıyorum, ufak bir şüphe payı var tabii. 
Teşekkürler Osman, kalanı için elimden geleni yapıyorum.
Her türden yenilenmelere ve yeni kararlara ayrılan Her türden yenilenmelere ve yeni kararlara ayrılan yılbaşlarının aksine benim hesap kitap ve toparlanma zamanlarım yaz sonudur zira otuz sekiz yıllık kişisel istatistiklerime göre int*har etmeyi en sık düşündüğüm zamanlar yaza ve bilhassa yaz sonuna rastlıyor. 

Yazın bitişi bir tür kabustan uyanış, öldüm sanırken seruma bağlanış, kötü bir seksin orgazmına varış, makul dozdaki alkolle gelen görüntülerdeki netleniş gibi benim için. 

Geçen seneyi Koray’ın para kazanma senesi yapmıştım.
Yazmakla, yazarlıkla ilgili can sıkıntılarım ve düş kırıklıklarım, ülkeyle ve hayatımla ilgili olanlarla birbirine girmişti. 
Kendime alan ve zaman açmam lazımdı. 
Bir ara vermem gerekiyordu. Verdim de. 
Kendime o alanı açmış gibiyim. 
Sanırım parayı yönetmekte, kariyerimi yönetmekten daha iyiyim. Onu öğrenebildim yani.

Çünkü birtakım masalarda rakı içmeme, filtresizce herkesle iyi geçinmeme yahut devasa bir görünme iştahıyla her yerde bulunmama gerek kalmıyor. 
(Ben hep evdeyim 🥰)

Bu yılı, Koray’ın Yazar Koray’a dönüşü ilan ettim kendime.
Okuru, editörü, yayıncısı ne düşünürse düşünsün, ne yaparsa yapsın, kıyamete dek hiç var olmasalar bile, kendimi ne kadar uzak tutsam bile şu veya bu biçimde yazmadan sakinleşemediğimi, iyi biri olamadığımı, kendimi anlamlı, olmam gerektiği gibi hatta temiz bile hissetmediğimi bir kez daha, bu yaşımda öncekilerden daha belirgin ve yoğun biçimde anladığımı fark ettim. 

Ezcümle, bu yazı da tek parça ve oksijen alır-karbonhidrat verir halimle sonlandırıp mevsimlerin şahları sonbahara ve kışa beni taşıyan tüm güzelliklere ve saçmalıklara -bilhassa saçmalıklara- teşekkürü bir borç bilirim. 

Öte yandan, yaş aldıkça kafa karışıklıklarımın azalacağını sanırdım. Aksine, emin olmadığım şeylerin sayısı daha da arttı. Paylaş butonuna basar basmaz tüm bunlardan vazgeçmeyeceğimin garantisi de yok tabii…

Fark ettiyseniz denizin dibinde olmama rağmen tek bir havuz deniz anım yok. Akdeniz’in sıcağında bunu yapabilen tüm manyaklara saygı duymaya ama onlardan olmamaya bu yaz da devam ettim. 🫶
Güneşi gülüşüme nasıl sığdırırım derken Lightroom Güneşi gülüşüme nasıl sığdırırım derken Lightroom imdadıma yetişti…
📸 @parmesankedisi
Üçüncüye görüşüp görüşmeyeceğimizi merak etmekle b Üçüncüye görüşüp görüşmeyeceğimizi merak etmekle birlikte sevgili #Tbilisi, merakıma süratli bir cevap alma hakkım varsa başka soru işaretlerimde şansımı denemek isterim…

 #tiflis #georgia #gürcistan🇬🇪
Bana böyle hediyeler aldığı için kendime bugün tek Bana böyle hediyeler aldığı için kendime bugün tekrar âşık oluyorum. 😍 Ve şöyle manyakça işçilikle, bin bir detayla hazırlanan materyallerin zamanını acayip özlüyorum. 

“Here’s to those who wish us well,
And those who don’t can go to hell” 🍻 
.
.
.
.
.
.
#seinfeld #seinfeldmemes #seinfeldforever #kramer #costanzagrams #costanza #jerryseinfeld #elainbenes #cosmokramer #georgecostanza #90lar #90s
artık zamanı düşünmediğine göre buna zamanın yok, artık zamanı düşünmediğine göre
buna zamanın yok,
ya da zamanın kendisi oldun.
alkolle kalbini,kafeinle zihnini yordun.
kendinle ruhunu.
vasiyetini güncelliyorsun haftada bir
yaşamanın hayatla eşanlamlı olmadığı bir düzlemde
yaşamaya devam ediyorsun.
bir fiske tuzun
çikolatanın tadını vurgulaması gibi
esaslı bir yaşama sevinci için
sık sık ölümü düşünüyorsun.
seni senaryolar romanlar yazıyor sanırken/ ekranın seni senaryolar romanlar yazıyor sanırken/
ekranında #Cicciobello görenler olmuş
kafein, distortion ve gizem bağımlısı. alkolü ve e kafein, distortion ve gizem bağımlısı.
alkolü ve erotizmi seviyor. 
hikâyeler, imajlar ve filmlerle heyecanlanıyor.
hayatta olduğunu üretim, yaratım ve orgazmla hatırlıyor.
apranax’sız ve albeni’siz zor ama başaracak.
hiç antidepresan kullanmadı.
içindeki çocuğu öldürmedi ama şımartmadı da.
kendisini sevdiği günlerle kendisine kızdığı günler eşit sayılır.
evden çıkmadığı zamanlarda kafasında seyahat ediyor -rüyalar dahil, kabuslar hariç değil. 
arayıp sormayı sevmez, aranıp sorulmayı beklemez. bu sebepten küsmez, küsenleri yetişkinden saymaz.
beyin, kalp ve koku hafızası güçlüdür.
kaldığı yerden devam edemeyeceği çok az şey var. 
çaresizce yazıyor. 
doğduğundan beri ölüyor.
ölmediği sürece yaşayacak. 
uzamda bir yerde hiç doğmamış olacak.
Her şey yoluna girecek ve ben yine mutlu olmayacağ Her şey yoluna girecek ve ben yine mutlu olmayacağım.

Belli ki anlamsızlığın da biçimleri vardı ve ben, mutsuzluğa götüren anlamsızlığı değil mutlu bir oyalanma getirenini tercih ediyordum. Kendimi oyaladığım tüm bu yıllara hayat diyordum artık ve fark etmek telafi etmeye yetmiyordu. 

Durağanlıktan nasibini zerre almamış, ortası olmaksızın ya sevinçle ya kederle sıkıca tutunduğum bu hayata bağlı değil bağımlıydım ve bağımlılığım​, bir eroinmanınkinden farksızdı: Tövbesiz,​ daima huzursuz ​ve yıkıcı.​..
...
#Kaygı yahut #DirilerDaimaTelaşlıdır
🎵 rüzgâra kapılmış gidiyorum ben, n’olacak bu işi 🎵 rüzgâra kapılmış gidiyorum ben,
 n’olacak bu işin sonu, n’olacağım ben🎵
Dokuz yıl oldu sevgili Koray ve ne sen bunun farkı Dokuz yıl oldu sevgili Koray ve ne sen bunun farkındasın ne de Alanya farkında.
Kalbimin dağlarında çağlalar açar 🥂♥️ 2024/2015/2 Kalbimin dağlarında çağlalar açar 🥂♥️ 
2024/2015/2013
Seinfeld’in pilot bölümü 35 yıl önce bugün yayınla Seinfeld’in pilot bölümü 35 yıl önce bugün yayınlanmış.
Yıllardır bir akşam yemeği rutini olarak defalarca baştan izlediğimiz #Seinfeld’i eskiden yalnızca mizahı, mizantropi ve nostaljisi için sevdiğimi sanırdım.

Mark T. Conard’ın, yakınlarda okuduğum #SeinfeldveFelsefe kitabındaki makalesiyle başka bir şeyi fark ettim.
Conard, Nietzsche’nin “döngüsel bir zamanın içinde sürekli, aynı şeyleri sonsuza dek tekrar tekrar yaşadığımızı” söylediği bengi dönüş kavramına atıf yapıyor ama bunu dizinin özelinde başka bir yoruma sığdırıyor:
Jerry, Elaine, Costanza ve Kramer, zamanı ve biçimi farklı olsa da karakterlerinin ve dünyayla ilişkilerinin özünden kopmadan hep aynı şeyleri yaşıyorlar.

Oysa biz #KahramanınYolculuğu’ndan ne öğrenmiştik: Hikâye değişimle başlar, kahraman(lar) değişir, erginlenir. #Hikâye bunun içindir.
Bunu içten içe, bilinçdışından gelen bir sesle o kadar iyi hissediyoruz ki biz de hayatlarımızı bir yerden başka bir yere getirmek için kendimizi parçalıyoruz.

Oysa Seinfeld’in “New York dörtlüsü” için böyle bir durum yok. 
Bazen hayatlarında bir şeyleri değiştirecek gibi olsalar da en başa ve dörtlü arkadaş gruplarına dönmeleri uzun sürmüyor.
Dokuz yıl boyunca bu hiç değişmiyor. 

Conard’ın şu cümlesi çok özel: “Evet, Seinfeld zaman problemini çözmüştür ve bu pek rahatlatıcı bir şeydir.”

Başka türlüsünü öğrenmediğim, öğrenmeyi de beceremediğim için, okuduğum her kitabı, izlediğim her filmi, uyandığım her günü, hayatıma, aklıma, yazdıklarıma ne katacak diye hırpalayan biri olarak benim için kesinlikle “pek rahatlatıcı bir şey.”

Seinfeld’i diğer tüm güzel yönlerinin yanında sanırım en çok da bu “zaman problemini çözdüğü” için seviyormuşum.
Hayatı ve dünyayı kendi hikâye zamanında, üstelik doksanların dokusu, dekoru, ruhuyla küçültüp beni yirmi dakikalığına zamanın dışına çıkmış, nefes almış, sürekli bir şeyleri değiştirip geliştirme mecburiyetinden (veya illüzyonundan) kurtulmuş hissettirdiği için.
Uzaktan izlerken de, izleyici olarak katılırken de Uzaktan izlerken de, izleyici olarak katılırken de, bu yıl ikinci kez bir parçası olurken de İTEF’i seviyor, edebiyat “etkinlikleri”nin kitap fuarlarına sıkıştırıldığı bu iklimde çokça önemsiyorum. 

Bu yıl Senin Hikâyen Ne? temasıyla gerçekleşen festivalde #SevgiliÇocuk (Aynı adla Netflix dizisine uyarlandı), Martha Uyuyor ve enfes yeni romanı #GüzelBirGün’ün yazarı sevgili Romy Hausmann’la söyleşi yapmanın yanı sıra Türkiye ayağı da olacak heyecan verici projesi için sonbahara sözleştik. Arkadaşlığı için mutluyum. 

Her köşede tanıdık yüzler ve güzel tanışmalar, yeni yol kesişimleri ve işbirlikleri, dolu dolu #edebiyat söyleşileri ve elbette olmazsa olmaz dedikodular, sohbet, eğlence…

Tüm bunları sağlayan Nermin Mollaoğlu, onun hiçbir aşamada erinmeksizin birlikte koşuşturup yüzlerce misafiri ağırlayan ailesi ve takdire şayan işbitiricilikleriyle Kalem Ajans ekibi… On gün sonrasının #tbt’sinden bir kez daha teşekkürler. 🫶

P.S.:Büyük şehirde yaşama pratiğimi kaybetmiş olmalıyım. #İstanbul’da üçüncü günün şafağında turşu oluyorum. Son fotoğraf beşinci günün ikindisinde, gözlerimden anlaşılıyordur. (Osman Amca’nın yaptığı şaraplarla şifa buluyorum.) Bunları toparlayıp paylaşma gücünü on günde ancak buldum. Kasaba beni gençleştireceğine yaşlandırdı sanırım.
…
#itef seninhikayenne
Romy Hausmann, son dönem Netflix gerilimlerinin ön Romy Hausmann, son dönem Netflix gerilimlerinin öne çıkanlarından Sevgili Çocuk’un ve Türkçedeki yeni romanı Mükemmel Bir Gün’ün yazarı. Kitapları Eksik Parça’dan çıktı. Kendisiyle 16. İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali (İTEF) kapsamında gerilim ve polisiye edebiyatını konuşacağımız için heyecanlıyım. Bilgiler görselde. Etkinlik için kayıt linki profilde. ITEF’in diğer etkinliklerine göz atmayı unutmayın:
@itef_istanbul 
.
.
.
.
#RomyHausmann #SevgiliÇocuk #DearChild #liebeskind #MükemmelBirGün #EksikParçaYayınları #İTEF
Instagram'da takip et