Yeni dünya düzeni, güçlü ekonomimiz, anayasa 5816, Euro 8, Ayasofya, halifelik, karantina, salgın, ikinci dalga, dünya lideri, işaret parmakları havada, Netflix izleme gey olursun, kadınları öldür, hayvanları öldür, çocukları öldür, tecavüzü unutma, otuz derecede Sibirya, eriyen buzullar, adalarda Türkler ve Yunanlar, açlık sınırı yüksek asgari ücretten, Allah belanı versin VPN………
“Kendini en iyi, sana benzemeyenle yakınlaşarak tanırsın,” diyen edebiyatçıların, kişisel gelişimcilerin, kanaat önderlerinin saflıkları önceki yüzyılda kaldı.
Kendimizi tanımak için başkalarıyla omuz omuza çarpışmamıza, ofislere, okullara, sokaklara karışmamıza gerek yok artık.
Bizi öldürmeyip güçlendirecek tüm kötülükler evimizin, avucumuzun, ekranımızın, gözümüzün içinde.
Yeryüzünün en karanlık çukurlarında, en leş lağımlarında arasak da bulamayacağımız bütün manyaklıklar, dijital kusmuklarla yığılıyor üzerimize.
Metal kesiciyle bir varilin içinden çıkarılmaya çalışılan Pınar’ın cesedi; bütün şeytaniliğiyle üzerine abanılmış, tecavüz edilip öldürülmüş bir köpeğin buz gibi cansızlığına karışıyor bilinçaltımızda; bir punduna getirseler faillerini salacaklar, bunu bal değil zehir gibi biliyoruz.
Daha ne kadar kötüsü olabilir diye sormak bir yana, düşünmeye korkuyoruz, biliyorum. Kendimden biliyorum.
Ama olacak; çünkü hep oluyordu.
Çünkü kötülük ve insan türü yaşıttır.
Şimdinin farkı, kötülüğün artık kendini gizleme ihtiyacı hissetmemesi. İnsanlık tarihi bu çabanın tarihidir bir bakıma…
Bu yüzden “zeki canlı formu” idealine, “eşref-i mahlukât” ülküsüne kanmak için felsefeler, inançlar, mezhepler, öğretiler ürettik.
Birileri bu yalanlara uyandı belki ve bu yüzden dünyanın bir sınav yeri olma ihtimalini dillendirdi. Oradan da yeni uykular doğdu tabii.
Ruhların Kaderi ve Ruhların Yolculuğu kitaplarının yazarı Dr. Michael Newton’ın araştırması, hipnoz ve regresyonla birbirinden farklı hayatlardan gelen yüzlerce insanın belleğinde gizlenmiş en eski anılarına gitmeyi amaçlıyor. Newton, “Bir ruh var mı, varsa bedenler arasında yolculuk yapıyor mu, doğumdan öncesi ve ölümden sonrası nasıl?” gibi kimilerince hadi len denilecek sorulara cevaplar arıyor.
Derin translar esnasında temelde aynı şeyleri anlatan yüzlerce farklı deneğin hemfikir olduğu çarpıcı noktalardan birisi de şu:
“Ruh, sadece bizim dünyamızda değil farklı boyutlarda ve gezegenlerde de bedenleniyor ve tüm bunların içerisinde dinlerin cehennem tasvirine en çok benzeyen yer bu dünya…”
Tüm bunlara inanıp inanmamak ayrı bir konu ama bu metaforu kim, ne kadar yadsıyabilir ki?
Bir yerde yazmıştım: İnsanlık bir temennidir ve henüz gerçekleşmemiştir. Bizler hayattayken gerçekleşmeyeceği de neredeyse kesin.
E-Bülten
Gelişmeler, yeni yazılar, özel notlar, okuma-dinleme-izleme önerileri haftalık olarak adresinize gelsin.
Teşekkürler!
İşlem tamam!